Reviews
Singles
Albums
Features
Interviews
Articles
Local
Clubs
Agenda
Music
Playlists
Labels

Techno’cu devrim. Devrimci sanat: Carsten Jost.
Techno sadece dans pistinde dans etmek, eğlenmek için mi üretilir? Yapılan müzikal prodüksyonların sanatsal değeri tam olarak ne ile ölçülür? Müzik icra edilirken içinde hangi dozda düşünce, hangi dozda felsefe olmalıdır? Yoksa müzik sadece olağan hissi, melodik-ritmik kombinezonlardan mı oluşmalıdır?



Güzel bir tümevarım örneği vererek yazıma başlamak istiyorum. En alt türden en büyük ve tek parçaya doğru yapılan bir tümevarım. Her ayrıntının, her kırıntının özünün ve amacının tek olduğunu gösteren bir örnek; Minimal techno > techno > elektronik müzik > müzik > sanat > insan.
Binyıllara dayanan uygarlığımızın yarattığı değerler ve kriterler iki temel olgunun (zamanı ve olanakları iyi kullanmanın) önemini vurguluyor. Hayat, bazen farketmesek ve istemesekte bu iki kavramın hakimiyetinde ilerliyor. Doğumumuzdan başlayarak, ölüme kadar hayatın her saniyesinde bir kovalamaca ve yarış halindeyiz. Kalan zamanlarda ise kendi dünyamızda, kendimize ait zevklerimizle avunuyoruz. Beş duyumuzu ve hislerimizi harekete geçirecek, uyaracak aktivitelerde bulunuyoruz. Dünya üzerindeki en uyarıcı ve en kışkırtıcı aktivite ise sanat. İnsan, algıladığı ve yaşadığı herşeyi en iyi sanat ile ifade ediyor, mesajlarını en yoğun sanatla veriyor, en büyük tatmini sanatta buluyor.

Ve müzik. Sanatın içinde ayrık olarak duran, sadece duyarak algılanabilen ilginç giz. Diğer sanat dallarından farklı olarak müziğin insan duyguları üzerinde direk bir etkisi var. Müzik şu anda dünyada en çok kabul gören, tüketilen ve beğenilen sanat formatı. Kendi içinde yüzlerce alt kategoriye ayrılmış, binlerce farklı ifade şekli içeren muhteşem bir araç! Elektronik müzik ise, medeniyetin teknolojiyle kesiştiği noktada hayat bulmuş olan bir alt tür. İnsanların içinden daha az bir kesim elektronik müzik dinliyor, onu kendine uygun bir ifade biçimi olarak görüyor ve seviyor. Bazılarımız sadece müziği dinlemekle yetinirken, bazılarımız icra etmeyi, müzik yaratmayı deniyorlar. İşte kahramanımız Carsten Jost bu noktada devreye giriyor.

Carsten Jost'un çocukluğu Bremen yakınlarında bir kasabada geçmiş. Daha sonraki yıllarda geldiği Hamburg'da ise, müzikle olan derin münasebetleri sonucunda çok sevilen ve saygı gören bir prodüktör/dj haline gelmiş. Almanya'nın önemli yeni nesil plak şirketleri "Lado", "Sender", "Klang Elektronik" ve yakın dostu Pete Lawrence'la birlikte ortak yürüttüğü "Dial"den çıkma plakları ve cd'leri mevcut. Genellikle yayınlandığı label'lara göre prodüksyonların karakterleri etkilense de, Carsten Jost'unkiler her zaman çok kesin ve olabildiğince ödünsüz.

"Ladomat"tan 2001'de yayınlanan "You dont need a weatherman to know which way the wind blows" LP'si ve 2002'nin sonlarında "Sender"den çıkan "Pinksilver" EP'si, Jost atmosferik teknosunun ve post-minimalizminin şaheserleri. Fakat Jost'un Alman minimal techno sahnesinde ses getirmesinin başlıca sebebi, Hamburg "Golden Pudels Club" gecelerindeki etkileyici dj'ing "gig"leri ya da prodüksyonlarının müzikalitesi değil. Carsten Jost, techno'nun protest ve idealist yönünü temsil ediyor. Jost her zaman müziğine bir takım düşünceler, fikirler ekleyerek bu fikirleri seslendirmeyi amaçlıyor. Jost'un müziğinde geçen düşünce ve fikirler onun dünya görüşünü ve ideallerini yansıtıyor.
Bu açıdan Carsten Jost diğer pek çok techno prodüktöründen ayrılıyor.

Bu tür yenilik arayışları, elektronik müziğin ve techno'nun sanatsal değerini ve prestijini arttırması açısından gerçekten çok önemli. Techno müziği son dönemlerde sadece dans pistlerinde insanlara hoşça vakit geçirmek ve dans ettirmek için üretilmiyor. Aynen techno'dan doğmuş olan electronica ve electro'da olduğu gibi, herhangi bir düşünce ve ya fikre ses vermek için kullanılıyor. Techno-electro müzikler yapıları gereği içlerinde her zaman bu tip ögeler barındırmaya müsaitler. Ve yine oluşumlarından ötürü bu tarz düşünce ve fikirler, techno-elektro'nun içinde çok güçlü şekilde yer alıp kendilerini dinleyiciye kolayca hissettirebiliyorlar.

Carsten Jost'un verdiği her ropörtajda göze çarpan globalleşme ve neo-liberalizm karşıtı sert söylevleri, ilk bakışta basit gibi görünen bir işin (techno müzik prodüktörlüğü ve dj'liğin) aslında ne kadar derin bir misyonun bazen ideolojinin ve düşsel, felsefi referansların sonucu olarak doğabileceğini gözler önüne seriyor. Sadece müzik yapmakla iş bitmiyor. Herkes müzik yapabilir, ama herkes sanat yapabilir mi? Yapılan müzikal prodüksyonların sanatsal değeri tam olarak ne ile ölçülür? Müzik icra edilirken içinde hangi dozda düşünce, hangi dozda felsefe olmalıdır? Yoksa müzik sadece olağan hissel melodik-ritmik kombinezonlardan mı oluşmalıdır?

*Devrimci Sanat: Sanat, şuur yaratmak, aykırılıkları geliştirmek, problemleri ortaya koymak, çözümleri tahrik etmektir. Sanat, bireysel ve toplumsal süreçlere el atmak, pozisyonu işaretlemek adına aydınlanma denemelerine girişmektir. Sadece bu tür içerikler sanatı ucuz propagandalara karşı belirler.

*Gruppe Kunst und Kampf, Göttingen 1986(Ladomat sitesinde Carsten Jost - You Dont need a weatherman to know which way the wind blows'a ayrılan bölümden.)


Christopher Çolak
02 Haziran 2003
Bu yazı daha önce İKSV'nin projesi olan İstanbuldostları.org'da yayınlanmıştır.

Articles
 

Durum Değerlendirmesi Vol. 4

Durum Değerlendirmesi Vol. 4
Umarım görüşmeyeli güzel günler geçirmiş, anıları belleğinize işlemişsinizdir. more

Durum Değerlendirmesi Vol. 3

Durum Değerlendirmesi Vol. 3
Geçen sayıda yağmur bile yağmıyor derken şimdi her yer bembeyaz! Üstelik daha da ciddi soğuklarla… more

Durum Değerlendirmesi Vol. 2

Durum Değerlendirmesi Vol. 2
Şehre hala neredeyse hiç yağmur düşmese de sokaklar giderek kalabalıklaşmaya, hava soğumaya ve 'ortam' oluşmaya… more

Warp 20

Warp 20 Yaşında, Hala İlk Günkü Gibi Taze
Warp Öyle verimli bir ağaç ki, 20 yıldır dört mevsim meyve veriyor. İklim, deprem, kriz… more

Durum Değerlendirmesi Vol. 1

Durum Değerlendirmesi Vol. 1
Türkiye'nin en önemli müzik paylaşım merkezi ve kulübü olan Babylon yeni bir dergiyle karşımızda. Asıl… more

gigolo182cds

Abe Duque : American Gigolo II
'Büyük Elma'nın büyük techno prodüktörlerinden Abe Duque, International Deejay Gigolo Records’un ikinci mix albüm serisini… more
DJ Kicks : Daddy G, bekli de en iyisi!
Son olarak Norveçli prodüktör Erlend Øye’nin kendine has üslubuyla şekillenen DJ Kicks serisinin yeni versiyonunda… more
Tekrar et: Repeat Repeat - Squints
Repeat Repeat, adı gibi repetitif müzikler yapıyor mu sanıyorsunuz? Yanılıyorsunuz! Onların yaptığı: "Eğitimli dans pistleri… more
Techno'nun yükselen değeri Alexander Kowalski
Alman techno müzik arenasına adım attığı 1997 yılından günümüze, değişik takma adlar altında değişik plak… more
Stereo MC's festivaldeki en renkli konserdi
Festival programini ilk gördüğümde "-9. Uluslararası İstanbul Caz Festivali'nin en renkli ve çizgi dışı gecesi… more
Soğuk Şehirden Sıcak Sesler: NuSpirit Helsinki
Finlandiya’nın Helsinki şehrinden misafirlerimiz var. Afro, latin ve Afro-Amerikan etkileşimli sound’lar, funk, soul ve caz’ın… more
Caz ırmağının üzerinde elektronik köprüler
Her geçen gün daha da yoğunlaşan, belirginleşen bir birliktelik. Elektronika ve Caz. Caz ırmağının üzerindeki… more
Herbert yoktu , Pressure Drop ve Organic Audio vardı
10. İstanbul Caz Festivalinin kapanış aktivitesi Groovology, Matthew Herbert Büyük Bandosunun eksikliğine rağmen, Organic Audio… more
Elektronik müziğin akustik flörtçüsü Matthew Herbert
Elektronik müziğin akustik flörtçüsü, on parmağında on marifet Matthew Herbert, muhteşem bir orkestrasyonla oluşturduğu ‘The… more
House’a Fransız dokunuşu: Llorca
Ünlü Fransız aşçı Ludovic Llorca Şubat ayının 28'inde sevilen restaurant 'Babylon'da uygulamalı "French House" tarifleri… more
İskoçyalı Fransız: Aqua Bassino
Fransa, tarihinden bu günlere yadigar kalan milliyetçiliğini maalesef bir çok anlamda yitirdi. Verebileceğim en basit… more
Jay Kay ve çetesi İstanbul’da eylem hazırlığında
İçinizde, "Jay Kay'i tanımıyorum ki, o da kim?" diyenler var ise -ki ihtimal vermiyorum- onlara… more
Goldfrapp de 80’li yıllar virüsünü kaptı
Goldfrapp'de kendinden beklenmedik şekilde, etrafa yayılan elektro-clash ve elektro-pop virüsünü kapmış, yatağa düşmüş. İyileştiğinde ise… more
Rock’n Coke kasabasından izlenimler…
6-7 Eylül'de Hezarfen Havaalanı'nda Coca-Cola sponsorluğunda ve Pozitif, İKSV işbirliğiyle düzenlenen Rock'n Coke festivali'nin ardından… more
Kirk Degiorgio sunar: As One - So Far (So good)
Ubiquity Records'un önemli şahsiyeti As One'ın 12 yıllık müzikal yolculuğunu gözler önüne seren retrospektif albüm… more