Reviews
Singles
Albums
Features
Interviews
Articles
Local
Clubs
Agenda
Music
Playlists
Labels

jhauglandl_400



Norveç Esintileri : Joakim Haugland & Per Martinsen
Kuzey Avrupa ve Norveç’in en heyecan verici plak şirketlerinden biri olan Smalltown Supersound, adı gibi küçük bir kasabada başlayıp Oslo’da büyüyen müzikal hayallerin, zevklerin ve paylaşımların bir sonucu. Kuzeyli müzisyenlerin ve özellikle Norveç müzik camiasının birlikte soluk alışlarından şekillenen albüm kayıtları çok renkliliğin yanında, doğaçlama ve deneyselliği de beraberinde taşıyor. Sonuçta, kendine özgü, bolca eklektik ve gerçekten kayda değer işler ortaya çıkıyor. İskandinav ve Nordik ülkelerden gelen müzikal prodüksiyonların taşıdığı bu üslup, hangi tür, hangi albüm olursa olsun kendini açıkça hissettiriyor. Aylık müzik dergisi Basatap’ın Basadans 01 partisi için ülkemizi ziyaret eden ve Babylon’da plak döndüren iki ismi, Smalltown Supersound label’ının kurucusu Joakim Haugland ve muhteşem setiyle Babylon’u sallayan Per Martinsen aka Mental Overdrive’la gerçekleşen röportaj.



29 yaşında olmana rağmen Norveç ve beklide Avrupa’nın en ilgi çekici plak şirketlerinden birinin sahibisin. 11 yıllık maziye sahip Smalltown Supersound’un hikayesini anlatır mısın?
JOAKIM : Öncelikle teşekkür ederim. Bu işe başladığımda oldukça gençtim. 15-16 yaşlarında yaşadığım bölgede konserler düzenledim. Daha sonra ise bir kulübün ve festivalin yönetim işleriyle ilgilenmeye başladım. Gruplarla yakın ilişkilerim sayesinde onların bazı kayıtlarını yayınlama fırsatı yakaladım. Hobi olarak başlayan bu işler zamanla giderek büyüdü ve plak basma aşamasında tamamıyla olgunlaşmış oldu. 20-21 yaşlarında Oslo’ya taşındıktan sonra ise gerçek anlamda bir label şablonu oluştu. Başlangıçta kafamda herhangi bir fikir yoktu, sadece seviyordum ve yapıyordum. Ayrıca çok genç yaşlardan itibaren bu işlerle ilgilenmem, bana çok fazla deneyim ve vizyon kazandırdı. 

Yayınlayacağın işlere nasıl karar veriyorsun? Demo’lar özellikle, label’ı hayatta tutmaya özen gösterip aynı anda ‘commercial’ olmaktan kaçınmak ve sahi p olduğun çizgiyi korumak zor olmuyor mu?
JOAKIM : Evet çok fazla demo alıyorum. CD’ler ve mail adresime gönderilen mp3’ler. Bazen label’la pek de alakası olmayan örneğin country / folk işler bile geliyor. Her zaman hepsini dinlemeye fırsatım olmuyor ama gönderilen mailleri her zaman dikkatle okurum. Çünkü bir müziği dinlemek ve sevmek kadar, onu icra edenlerin iç dünyalarını, düşüncelerini ve amaçlarını anlamak da büyük önem taşıyor. Belki demo’lara daha çok vakit ayırmalıyım ama, label içindeki her işi kendim hallettiğim için buna pek zamanım yok. Ben müzisyenlerin etrafımda olmasını, onlarla arkadaş olmayı ve dünyalarına girmeyi yeğliyorum. Örneğin yaptıkları işler ilk anda aklıma yatmasa bile, onlara olan inancım ve güvenim sayesinde bu kayıtları gönül rahatlığıyla yayınlayabilirim. Formal toplantıların düzenlendiği klasik bir label olmaktansa, bu şekilde dostların ve aynı düşüncedeki müzisyenlerin buluşma noktası olmayı  her zaman tercih ederim.

Per senin de Love OD adında bir label’ın var. Hiçbir zaman bu label’dan ‘commercial’ ve ‘cheesy’ tabir edilen işleri yayınlamayacağını okumuştum. Bu fikrin hala geçerli mi?
PER : Belki. Belki de, çok ‘cheesy’ ya da ‘commercial’ olsa bile çok beğenirsem yayınlayabilirim. Prodüksiyonu beğenmeme bağlı. Eğer beğenmezsem yayınlamam.

Sizce Kuzeyli prodüktörlerin her zaman heyecan verici albümlere imza atmalarının ve hangi tür olursa olsun yenilikçi, özgün tavırlarını sürdürebilmelerinin en önemli nedeni, sürekli diğer müzisyenlerle iç içe, arkadaş olmaları, beraber takılmaları, partilere, konserlere gitmeleri ve daha da önemlisi bir çok kayıtta birlikte yer almaları ve sürekli fikir alışverişinde bulunmaları olabilir mi? Özellikle Oslo’yu hesaba katarsak, scene’deki hemen herkes birbirini tanıyor, yakın arkadaş ve sürekli iletişim içinde.
PER : Evet olabilir.
JOAKIM : Evet bende bu görüşe katılıyorum. Özellikle Bla bu konuda katalizör görevi görüyor. Oslo’daki bu kulübün limitleri yok, bir bakıyorsun Dizzie Rascal gibi bir isim çalıyor diğer akşam ise çok daha farklı türde bir prodüktör ya da grup sahne alıyor. Her zaman  heyecan verici bir buluşma mekanı. Sadece içki içmek için bile olsa, her türden müzik severin en sevdiği yegane buluşma mekanı. Abstrakt elektronik’ten free jazz’a ve hatta popüler mainstream sound’lara uzanan çok geniş yelpazeye sahip bir kulüp ve bence bu açıdan Bla, Oslo’dan çıkan müziklerin aynası birazda.

Kendi ülkenizin haricinde sizi en çok heyecanlandıran, çalmaktan zevk aldığınız ya da -en iyi kitle burada- dediğiniz bir yer/bölge/şehir/lokasyon var mı?
JOAKIM : Bence Chigaco. Kesinlikle kuşkum yok. Oradaki ortam bana Oslo’yu hatırlatıyor. Post rock ve kraut rock çalan bir çok caz müzisyeni var. Birçok tür birbirinin içine geçmiş, sınırlar kalkmış durumda. Aynen bizde olduğu gibi. Özellikle eski tradisyonel Amerikan free jazz’ını çok seviyorum. İçinde çok fazla soul var. Avrupa’da daha çok siyah müziğin üzerine elektronik ekleyerek bir şeyler ortaya çıkıyor. Havası ve müzikal kimliğiyle benim için oldukça ilgi çekici bir şehir.   
PER : Bence en iyi crowd, dünyanın her yerine dağılmış durumda. Sadece bir şehir ya da bir kulüpte değil. Herhangi bir yerde olabilir. Sadece şöyle bir şey var ki, daha fazla olayın gerçekleştiği ve sanatsal geçmişi olan yerlerdeki topluluk kesinlikle biraz daha bilinçli ve en önemlisi daha açık fikirli. Örneğin Arjantin’deki crowd gerçekten kayda değer. Brezilya da olabilir mesela. Çalmaya başlamadan önce müziği sevmeyeceklermiş gibi düşünsen de, açık fikirlilikleriyle onları dans ettirmeyi ve havaya sokmayı rahatlıkla başarabilirsin. Zaten bence bu tip yerlerde çalmak, sadece bir türün, belirli trendlerin etkisindeki bölgelerde çalmaktan çok daha heyecan verici ve zevkli.

Peki İstanbul hakkında ne düşünüyorsun. İstanbul’a üçüncü gelişin oluyor sanırım.
PER : Evet 3. gelişim. Daha önce çok farklı içeriklerle gelmiştim. İlk gelişimde farklı bir sound çalıyordum. İkinci gelişimde bu sefer bir kulüpte DJ’lik yaptım. Buraya her gelişimde çok zevk aldım çünkü insanlar gerçekten arkadaş canlısı ve kibarlar.
Joakim senin ilk gelişin. Senin İstanbul hakkındaki izlenimlerin nedir?
JOAKIM : Evet İstanbul’u çok sevdim. Gece hayatı da hiç fena değil gibi görünüyor. Henüz tarihi yerleri gezme fırsatı bulamadım ama yarın tüm gün gezeceğiz.

Şu sıralar özellikle Kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika’da çok popüler olan retro, ‘clashy electro sound’ hakkında ne düşünüyorsun. Bu sadece bir trend mi? Gelip geçici mi sence?
PER : Sadece Amerika ve Avrupa değil Norveç’in bir kısmı da bu etki altında. Ama unutmamak lazım ki şu anda orta yaşlı olan bir çok insanın geçmişinde zaten bu müzik var ve bu sesleri daha önceden tatmışlardı. Bu yüzden çok yabancı değiller. Asıl önemli olan eskiyi aynen kopyalamak değil, ortaya yeni bir şeyler koyabilmekte. Aynı şeylerin tekrar edilmesinde hiçbir cazip taraf yok.

Mental Overdrive olarak yayınlaıdğın  yeni albümün ‘083’ nasıl gidiyor ?
PER : Bunu Joakim’e sormalısın(Gülüyor.)

Albümden başka remiksler de yayınlanacak mı? 
PER : Evet albümdeki bazı parçaların remikslerini 12” olarak yayınlamayı planlıyoruz. Asıl sorun ne zaman olacağı çünkü 083 albümü henüz Avrupa’da yayınlanmadı.
JOAKIM : Albüm hayet iyi gidiyor. Tam çıkış tarihini de, 21 Şubat olarak düşünüyoruz. Bundan sonra ise Per’in 90’lı yıllarda yayınlanmış 12”lerini yeniden yayınlayacağız. Ayrıca bu 12”leri ilk olarak CD formatında da dinleyicinin beğenisine sunmayı planlıyoruz. Albümün adı ‘The Future That Never Happens’ olacak.

2004’ün en iyi albümünü söyleyebilir misiniz?  
JOAKIM : 2004’ün en iyi albümü. Bu gerçekten zor bir soru. Sanırım Robert Wyatt. 2003’ün sonu mu,yoksa 2004 müydü tam emin değilim ama Robert Wyatt’ın albümüydü.
PER : Albüm konusu oldukça kritik bir konu. Bir çok tek parça dinlerim ama, bütün albüme gelince işler değişir. Sanırım Mike Paradinas’ın label’ından çıkan bir albümdü. Prodüktörün adı Julian Fane. Albüm’ün ismi de ‘Special Forces’.Çok iyi Kanada’lı bir prodüktör ve çok iyi bir albüm gerçekten.

Kendi label’ınızdan farklı olarak hangi label’ları seviyorsunuz?

PER : Ben DFA’den çok şey çalıyorum, Bazı Warp release’leri, Rephlex’ten de çalıyorum. Çok fazla disco çalıyorum.
JOKAIM : Ben sanırım geçtiğimz sene büyük label’ları çok dinledim. Özellikle Excel Recordings ve 679 Recordings. Kendilerini indie gibi göstermeye çalışan büyük label’lar. Sanırım bu şu anda bir trend ama yinede oldukça komik görünüyor. Indie gibi görünmeye çalışıyorlar ama değiller. Milyon dolarlar kazanan insanlar bu label’ları yönetiyor. Ama yinede Excel Recordings’in tarzını seviyorum. Bir yandan Basmeent Jaxx yayınlarken diğer yandan çılgın bir folk albümü yayınlayabiliyorlar. Warp’u  ve DFA’yı seviyorum. Domino Recordings’i de seviyorum. Yayınladıkları her şey olmasa da, sınırlarının olmayışı ve hoşlarına giden çok farklı türleri aynı anda yayınlamaları hoşuma gidiyor.

Smalltown SuperSound ve SuperJazz’dan başka yeni bir label kurma olasılığın var mı?
JOAKIM : Böyle bir düşüncem yok ama rock yayınlamaya gerçekten çok yakınım. Yayınlamaktan çok zevk alacağım Norveçli gruplar var. Bence şu anda caz ve elektronik pop müziğe odaklanmalıyım. Ayrıca label’a bağlı sanatçıların booking’ine de daha fazla vakit ayırmalıyım.   

Röportaj : Christopher Çolak
28 Ocak 2005
Bu röportaj daha önce Clubintro.com'da yayınlanmıştır.

Interviews
 

Dominik Eulberg

Techno ranger from Westerwald: Dominik Eulberg
While not being a forest ranger, Dominik Eulberg produces techno that no one else is… more

T.E.E.

T.E.E.: Turzi Électronique Expérience
French pyschedelia virtuoso Romain Turzi gone wild with his real synths and analogue recording techniques… more

Hardfloor

Two Decades of Hardfloor
One of Germany’s best techno outlets, Hardfloor has been doing electronic music for 20 years… more

Kate Simko

Kate Simko: Soul & Heart
Chicago's Kate Simko is digging deep with her diverse style, full of soul & heart. more

Niederflur

Niederflur: Techno with an attitude
Cologne based duo Niederflur has been releasing mind blowing techno music since the early 90’s. more

Kaiserdisco

Kaiserdisco: "In No One's Shadow"
Kaiserdisco duo has gained reputation with their high quality dance floor tracks all around the… more

Michael Mayer

St. Vinyl: Michael Mayer
"You can get into trouble but you can also find a new friend" says Michael… more

Mr G

Mr G: Still Here
Most of us know Colin McBean for years now and he is making people dance… more

Mr G

Mr G: Hala Burada
90’lı yılların başından beri techno müziğin en önemli figürlerinden olan Colin McBean aka Mr G… more

Phonique

Phonique: Kissing Strangers
Phonique is kissing strangers in his new album released from the label of ‘best kept… more

FM Belfast

Be friends with FM Belfast
Do you really think that Iceland is all about melancholy, coldness and dark melodies? No… more

Danton Eeprom

Danton Eeprom: The most serious Frenchman
Londoner Frenchman Danton Eeprom is one of the most inlfuential and inspiring and emerging talent… more

Maayan Nidam

10 shots from Maayan Nidam
I caught Maayan Nidam just before her Vodka shots and asked her real questions before… more

Orlando Voorn

Orlando Voorn: Transit Technocu
Detroit techno denince ilk akla gelen isimlerden olan Orlando Voorn şu günlerde hiç olmadığı kadar… more

Jimmy Edgar

Müzikli Seks: Jimmy Edgar
Müziği seksüel bir titreşim ve etkileşim kaynağı olarak gören Jimmy Edgar dünya üzerindeki en yetenekli… more

Emika

Emika Drops The Other
Electronic music world is yet not aware but Emika is the next big thing in… more

Jason Smith

When Ai Was Ten
One of the world's most underground and best electronic music labels, Ai Records is celebrating… more

Phil Kieran

Phil Kieran's "Shh"
One of world's busiest electronic music producers and DJs, Phil Kieran released his debut "Shh"! more

Estroe

Estroe and her "Elemental Assets"
One of the best DJanes around, Estroe proves herself also in the production area with… more

Deniz Kurtel

Deniz Kurtel’in Ses Heykelleri
Uzunca süredir Amerika’da yaşıyor olsa da Türkiye’den çıkan ender kadın elektronik müzik prodüktörlerinden biri, belki… more