
Alec Empire & Nic Endo Röportajı
Digital Hardcore Recordings’in kurucularından Alec Empire ve Nic Endo’yla Indigo’da sergileyecekleri canlı performans öncesi gerçekleştirdiğim röportaj.
I. Bölüm: Alec Empire
Yakın zamanda ‘Futurist’ isminde yeni bir albüm yayınlayacaksın. Albümün 2005 yılında yeni çıkacak ‘Futurist’ albümünden önce Nic Endo ile birlikte İstanbul’a gelen hakkında biraz bilgi verebilir misin? Örneğin ‘Intelligance & Sacrifice’e göre ne gibi belirgin farklar olacak?
Albümü geçen hafta bitirdik. 2005 Mart ayında yayınlayacağız. Çok güçlü bir kayıt oldu ve bence şu ana kadar yaptığım en iyi uzunçalar. ‘Intelligence & Sacrifice’ konusuna gelince, bu insanın ne sevdiğiyle de biraz orantılı. İki albüm birbirinden farklı. ‘I&S’ın ilk CD’si oldukça mental ve derindi, 2. CD ise oldukça elektronik ve enstrümantaldi. Yeni albüm ise çok daha fazla ‘rock’n roll’. Bu albümde elektroniklerle hiç ilgilenmedim desem yeridir. Elektronik tüm altyapıyla Nic Endo ilgilendi, bense gitarları ve diğer canlı enstrümanları çaldım.
‘Futurist’ albümü için I&S’te olduğu gibi tüm ses mühendisliği ve sampling’i Nic Endo’mu üstlendi?
Nic’le Alec Empire albümlerinde hep beraber çalışırız, sanki bir grupmuşuz gibi. Elektronik altyapılar çoğu zaman onun ellerinde şekillenir.
Yeni albümde Panic DHH’den Robbie hiç gitar çalmadı mı?
Hayır çalmadı. Alec Empire albümlerinde gitarı her zaman ben çalarım. Robbie sadece canlı performanslarda gitar çalar.
Daha önce Mille Plateaux’dan albümler yayınladın. Daha sonra bu albümlerden bazılarını DHR’ın sub label’ı Geist’dan yayınladın. DHR haricinde başka bir label’dan bir şeyler yayınlama konusunda planların var mı?
Bu tür elektronik şeyleri söylüyorsan onlardan bende tonlarca var. Şu anda yeni albüme ve gitar müziğine fokuslanmış durumdayım. Yinede gelecekte farklı şeyler yayınlayabilirim. Dediğim gibi elimde hali hazırda tonlarca elektronik prodüksiyon var. Üretimde oldukça hızlıyım aslında. Şu an için böyle bir plan yok ama bazen turneler sırasında bir yan proje gibi bu tür elektronik prodüksiyonları da performanslarda çalıyoruz.
Mille Plateaux konusunu aslında ‘plak şirketi yönetimi’ne gelmek için sordum. Bir çok label’ın distribütörü EFA battıktan sonra büyük sorunlar yaşadılar, toparlanmaları uzun zaman aldı. DHR gibi bir underground label’ın varlığının devam ettirilmesi de oldukça zor olsa gerek.
Atari Teenage Riot, Alec Empire, Nic Endo gibi isimlerin yayınları her zaman iyi satar. Asıl sorun yeni birilerini lanse etmek ve onlardan bir gelir elde edebilmek. Örneğin Panic DHH’i özellikle çocuklar çok seviyor. Şovlarına, konserlerine gidiyorlar ama albümlerini satın almaktansa, internetten indiriyorlar. İşte asıl sorun da burada başlıyor. Bir çok turneye çıkıp konserler veriyorlar ama albümleri satması gerekenden çok daha az satıyor. Bir grubun da devam edebilmesi için minimum düzeyde de olsa bir gelire ihtiyacı var. Bu işten para kazanmayan bir insana yeni bir şeyler yaptırmak oldukça zor. Ve işin düşündürücü tarafı gruplar gerçekten kötü oldukları için değil, parçaları internetten indirildiği için satışların düşük olması. Distribütör de bu konuda çok önemli. EFA ile birlikte 20 ye yakın label da battı. Gerçekten müzik piyasasında bir gözün her zaman başka yerlere bakmalı ve neler olup bittiğini çok iyi tartmalı, bulunduğun koşula göre stratejik değişiklikleri vakit kaybetmeden yapmalısın.
Yeni albümün haricinde DHR’dan yayınlanacak yeni projelerin veya yeni gruplar var mı?
Evet var. Meksikalı bir gruba bir EP yapacağız. Sanırım Ocak ortalarında. Birkaç grup daha var aslında ama demolardan anlaşılan biraz daha ilerlemeye ihtiyaç var.
Demo konusunu da soracaktım. DHR’a çok demo geliyor mu?
Evet çok fazla demo alıyoruz. Örneğin Arkadaşım Robbie, Panic DHH’in demolarını bana verdiğinde parçalar neredeyse bitmişti ufak değişikliklerle yayınlayabilirdik, ama bir çok demo böyle olmuyor. Çoğu %30-40 bitmiş oluyor ve üstünde bir o kadar daha çalışılması gerekli. Zaten gelen demoların çoğu oldukça kötü deneiblir. Bazen çok alakasız şeyler de geliyor. Mesela California’dan metal grupları demo gönderiyor ya da en ilginçi geçenlerde 10 yaşında bir çocuktan bir demo geldi. Çocuğun fotoğrafı gerçekten çok ilginçti, tabii yaptığı müzik değildi!(Gülüyor.) Ocak’tan yaz sonuna kadar tüm konsantrasyonumuz yeni Alec Empire albümü ve bu albümün promosyonuna ayrılacak. İngiltere ve Japonya’da oldukça fazla hareket oluyor, basın ve medyayla sürekli iletişim alinde olmak ve turneler oldukça iyi bir organizasyon gerektiriyor.
Şu sıralar kendi albümün haricinde neler dinliyorsun? Hangi label’lar veya gruplar?
Aslında bir senedir eski rock’n roll dinliyorum. Jimi Hendrix, Led Zepplin gibi şeyler. Arkadaşlarım ilk duyduklarında şok olmuşlardı. Çünkü oldukça iyi bir underground müzik arşivim vardır. Ben farklı bir şeyler yapmak istedim. Şu sıralar yeni çıkan albümler bana pek bir şey vermiyor açıkçası. Sadece Merzbow gibi isimlerden ve underground noise arenasından gerçekten kayda değer işler çıkıyor. Her zaman yaptıkları şeyleri takip ediyorum ama mesela electro-clash sahnesi hiç ilgimi çekmiyor.
Ad noisesam, Ant-Zen gibi label’ları da takip ediyor musun?
Evet biliyorum. Oldukça fazla şey dinliyorum ama en çok Japonya’daki underground oluşumları takip ediyorum. Japonya’da gerçekten ilginç şeyler oluyor.
Son olarak Hardcore/Gabber’ın geleceği hakkında ne düşünüyorsun? Bu tür sesler bir transformasyon yaşıyor. Sanki Abstract noise ve elektronika arasında bir yerlerde duruyor artık.
Bir gelecek var mı?(Gülüyor) Aslında uzun zamandır bu tür müzikler yapmıyorum. Etrafta iyi şeyler var. Ve dediğin gibi bir değişim söz konusu. Bunun sebebi insanların değişmesi. Prodüksiyon anlamında bir evrim geçirmeleri. Örneğin Punk’ta rock’n roll’un içinde gelişmiş ve sonradan bir tür haline gelmişti. Bence Hardcore/Gabber, elektronik müziğin geleceğinde house müzikten çok daha fazla rol oynayacak.
II. Bölüm: Nic Endo
‘Futurist’ albümünde Alec Empire’a I&S’te olduğu gibi ses mühendisliği ve sampling konularında yardım ettin değil mi?
Evet kesinlikle. Aslında I&S’te daha çok sound scape’ler ve noise bölümünü gerçekleştirmiştim. Futurist’te ise Alec gitarları ve beat’leri yaparken diğer bütün elektronik elemanlar üzerinde ben çalıştım. Albümdeki neredeyse tüm elektronik kısım bana ait diyebilirim.
Müziğini kurgularken klasik müzik ve cazdan oldukça fazla ilham alıyorsun. Klasik müzik ve cazda seni en etkileyen nedir? Örneğin cazın asiliği ve özgürlüğü…
Evet ben free caz’ı çok seviyorum. Müziğimi kesinlikle çok etkiledi ama biliyorsun ben daha çok emprovizasyonlar üzerinde çalışıyorum. Klasik müzikte ise daha çok avangard klasik müzisyenlerden etkilendiğimi söyleyebilirim. Diğer klasik müzisyenleri de seviyorum. Klasik müziğin genel mood’u, en çok hoşuma giden şey.
Yakın zamanda yayınlanacak çalışmaların var mı?
Yaptığım işler var. Tam olarak bitmedi, her şey olabilir. Bu sefer sesimi bir enstrüman gibi kullanıyorum ayrıca vokal de yapıyorum. Yeni yaptığım özellikle ‘Cold Metal Perfection’a göre çok daha fazla beat orijinli olacak diyebilirim. Özellikle acid beat’ler, bassline’lar ve loop’lar üzerinde çalışıyorum. Yeni işlerimin daha az ambient olacağı da kesin.
DHR için bazı albüm kapakları ve illüstrasyonlar da yaptın. Sanatın bu yönüyle de ilgilisin. Ayrıca bir sergin de olmuştu.
Evet geçen sene Texas’ta kadınların egemenliğindeki karma bir sergide yaptığım işleri sergilememi istediler. Film yapımcısı, ressam ve sanatçı bir çok kadının katıldığı bir sergiydi. Bunun bir parçası olmak hoşuma gitti açıkçası.
Müzikten arta kalan zamanlarda diğer sanat dallarıyla ilgileniyor musun?
İlgileniyorum ama bu sıralar müzik çok büyük yer teşkil ediyor. Kendi işlerim ve Alec Empire’ın yeni albümü. Konsantrasyonumu müziğe yoğunlaştırmış durumdayım.
DHR Fatal’dan bir şeyler yayınlayacak mısın?
Evet.
Kadınların elektronik müzik arenasında geçmişe kıyasla çok daha fazla tanındıklarını ve işlerinin takdir edildiğini düşünüyor musun? Chicks On Speed, Client, Miss Kittin gibi isimleri seviyor musun?
Bir çok kadın müzisyenin ve grubun bu kadar meşhur olması gerçekten çok hoş. Yaptıkları işler tam bana göre olmasa da, genel müzik perspektifinden bakıldığında çok iyi ve olması gerektiği gibi. Kadınlar artık hak ettikleri yerlere gelmeye başladılar. Yaptıkları işler ve kendileri gerektiği kadar takdir ediliyor ve saygı görüyor. 6 yıl önce ben Atari Teenage Riot ile turnedeyken hiç böyle değildi. Bir kızın sampler’ın başında durması ve kullanması o günler için çok iyi sayılmazdı. Önyargı çok fazlaydı. Ama insanlar ya da erkekler demeliyim, kadınlara ve bu duruma alıştılar. Bu artık gayet normal bir şey.
Bir röportajında noise’un saflık içerdiğini söylemiştin. Minimalizm hakkında da böyle düşünüyor musun?
Evet olabilir. Ben minimalizmi ve saflığı daha çok bir konsept çerçevesinde düşünüyorum ve algılıyorum. Bir duyguyu, anlık bir hissi noise’da çok rahatlıkla verebilirsin ve içerdiği saflık oldukça yoğundur. Diğer minimal müziğe gelecek olursak, ilk sefer dinlediğinde güzel ama sonrasında bana hiçbir şey vermiyor. Yeni herhangi bir şey, herhangi bir ilerleme veya yeni bir fikir yok ne yazık ki..
Şu sıralar en çok neler dinliyorsun?
Bende Alec gibi Jimi Hendrix, Lad Zepplin türü eski şeyleri ve özellikle Japonya’daki underground müzikleri takip ediyorum. Japonya müzikal anlamda çok heyecan verici bir coğrafya. Japon müziği bence bitmek bilmeyen bir ilginçlik ve gizem içeriyor.
Elektronik müziğin geleceği hakkında neler düşünüyorsun? Örneğin hardocre/gabber’ın içerdiği sertlik, power electronics’in ve hatta idm’in içinde hala bir ölçüde yaşıyor…
Gabber yeniden popüler olacak! (Gülüyor). Alsında böyle olması oldukça komik olurdu. Özellikle 90’larda yapılan gabber müzik gerçekten çok sert ve hızlıydı. Bundan böyle stiller ver türlerden ziyade nasıl işler çıkardığın ve işlerini nasıl yaptığın önem kazanacak bana göre.
Türler hiyerarşisi yok olmaya mahkum.
MP3 ve internetteki dosya paylaşımı/download’lar hakkında ne düşünüyorsun?
Bir kıyaslama bile yapamam. İnternetten yüklediğin şeylerin ses kalitesi gerçekten çok düşük. Ve özellikle ben bir sesi ‘tune’ etmek için ve aradığımı yakalamak için aylarca uğraştıktan sonra birinin bunu sıkıştırılmış şekilde dinlemesinin hiçbir anlamı kalmıyor. Çok büyük bir frekans aralığını hiçe saymış oluyorsun. Bu sesin gerçek derinliğini, bir anlamda boyutluluğunu yok ediyor.
Röportaj: Christopher Çolak
29 Kasım 2004
Bu röportaj daha önce Clubintro.com'da yayınlanmıştır.